Ana içeriğe atla

Cape Town - 1

Ankara’da üniversite okuduğum yıllarda İstanbul’a ailemin yanına mekik dokurken, bolca düşünme fırsatım olan, içinde bulunduğum durumlara bir de uzaktan bakma fırsatını veren keyifle geçirdiğim otobüs yolculuklarından birinde bir dergide görmüştüm ilk defa. Büyülü Afrika Şehri Cape Town yazıyordu başlıkta. Kafamdaki Afrika resmine pek uymayan modern binaların arkasından göz kırpan Masa Dağı’nı ilk görüşümdü. Sanıyorum sene 2005 ya da 2006. 




Zihnime kazınan bu fotoğraf ve okuduğum o yazı Mayıs ayında eşim ve benim peş peşe olan doğum günlerimiz için bir fırsat oldu ve gitmemize 3 gün kala eşime bir sürpriz hazırladığımı söyledim. Vizesiz gidilebildiği için hazırlıkları ruhu duymadı tabii :) 

Aylar öncesinden kara kaplı defterime aldığım notlar sayesinde aşağıda sıralayacağım yerlerden sizin de keyif almanızı umarak başlıyorum;

Öncelikle mevsim çok önemli. Biz Mayıs sonu gittiğimizde Güney Afrika sonbaharı yaşıyordu. Tabii bizdeki gibi değil. Hava yine güneşli fakat oldukça esintiliydi. Dolayısıyla gitmeden önce hava durumunu bu linkten kontrol etmekte fayda var. 

Gitmeden önce eşim “Afrika” olduğu için hastalık kapma ihtimalinden korktu fakat Cape Town gibi metropol için bu pek geçerli değil. Genel olarak Cape Town’u Güney Afrika’nın Avrupası olarak tanımlamak yanlış olmaz. Fakat Johannesburg ya da daha kuzeydeki şehirlere gidecek olanlar için gezinin amacına yönelik olarak yaptırmanız gereken bir aşı olup olmadığını kontrol etmenizi tavsiye ederim.

Uçuş için Türk Hava Yollarının direkt olarak Cape Town seferleri var fakat daha ekonomik olduğu için Emirates ile Dubai aktarmalı gitmeyi tercih ettim. Şansımıza dönüş uçağımızın Emirates tarafından saati değiştirilince Dubai aktarma süresi 8 saatten fazla olduğu için vize ve otel masrafları Emirates tarafından karşılandı ve biz şehirde lise arkadaşımla buluşup gezme fırsatı elde ettik. ( Zaten Dubai’ye aktarma olmasaydı başka bir şekilde assssla gitmek istemem, o ne sıcaktı ve yapay bir şehirdi öyle! ) Velhasıl Emirates’e bu güzel jesti için teşekkürü bir borç biliriz. 




Gelelim Cape Town’da nerede kalınmalı ne yapmalı kısmına;

Otel olarak genel olarak merkezde olsun, ucuz olsun ve gezme noktalarına yakın olsun mantığında olduğumuz için siz de Bree Street’e iki paralelde yer alan Buitengracht caddesinde bulunan otellere göz atabilirsiniz. Aynı şekilde Loop street ve Bree Street en merkezi noktalar olduğu için tercih edilebilir.

Uygun fiyatlı tavsiye ettiğim oteller;

Cape Town Lodge Hotel
Tudor Hotel
Adderley Hotel

Daha yüksek fiyatlı konaklama alternatifleri;

Taj Cape Town Hotel
The Table Bay Hotel
Cape Diem Lodge
Cape Royale Hotel


Otelin merkezde olması şart değil araba kiralayacağız diyenler Camps Bay, Greenpoint bölgelerine bakabilirler.


Camps Bay


Araç kiralama düşünenler için hatırlatmakta fayda var, trafik bizdeki gibi sol değil sağdan akıyor yani direksiyon solda :) Biz 1 hafta kalacağımız için arabaya mı adapte olalım, yolu mu çözelim derdine düşmemek için araba kiralamadık. Kendine güvenenler için orada elimiz kolumuz olan arkadaşa Ali’ye yönlendirmek istiyorum sizi. Kendisi 6 senedir orada yaşayan bir vatandaşımız, araç kiralama ve rehberlik konusunda denk gelebileceğiniz en sıcakkanlı insan. Bilgilerini postun sonunda bulabilirsiniz.

Ulaşım:

Araç kiralama dışında ne yazık ki metro her ne kadar şehirde olsa da pek güvenli olmadığını öğrendiğimiz için tercih etmedik. 
Otobüs güzel bir alternatif, biz onu da kullanmadık. Dileyenler havalimanında otobus abonman kartlarını temin edebilirler. 
En iyi ulaşım aracı şehir içinde kesinlikle Über. Kiminle gittiğinizi biliyorsunuz, oldukça güvenli. Ayrıca Cape Town zaten para birimi olarak Türk Lirası karşısında düşük kaldığı için 1-0 önde gidiyorsunuz, üstelik Über’in Cape Town’a özel indirimi de olduğu için havalimanından 22 km süren yolculuğu 145 ZAR yani 28TL’ye gelmiş olduk. 

Biz şehir içindeki yerler hariç Über dışında Ali ile gezdiğimiz için kendisi sayesinde çok keyifli yolculuk yapmış olduk. 

Telefon Hattı:

Turkcell kullanıcıları için Güney Afrika’da paket olmadığı için dönüşte sürprizlerle karşılaşmamak adına iner inmez oranın hattı olan Vodacom’u satın almanızı tavsiye ederim. 

Dikkat edilecekler:

Açık su içmeyin, kapalı istemediğiniz sürece restaurantlarda sürahi ya da bardak ile su geliyor. Su kötü olduğu için değil ama bünyemiz alışık olmadığı için zehirlenme ihtimaline karşı tedbirli olmakta fayda var.

Benim dikkatimi çeken akşam hava karardıktan sonra anlaşmış gibi sokakta kimsenin olmayışı. Tabii ki gitmeden önce okuduğumuz yazılar çoğunlukla beni de ürkütmedi değil ama gidince tüm tereddütlerin yersiz olduğunu göreceksiniz. Sonuçta İstanbul gibi her an her yerde bir şey olan bir şehirde yaşıyoruz, Cape Town’da mı korkacağız :)

Yemek yeme alternatifleri

  • İYO BURGER İlk akşam denedik, ev yapımı hamburgerleri ve doğal tarımı destekleyen ürünleri mutlaka denenmeli.
İyo Burger
  • JASON Kahvaltı ve kahve için. Artizan ekmekleri mutlaka deneyin.
  • BEAN THERE
  • THE PIANO BAR
  • MOTHER’S RUIN 
  • LA PARADA 

  • OLD BISCUIT MILL Bölge olarak Woodstock’ta yer alıyor, eski bir bisküvi fabrikasının içinde çok güzel butikler var fakat sadece Cumartesi günleri saat 14:00’e kadar açık pazar kuruluyor. Bu açık pazarda yöresel lezzetler ve butik ürünleri görebilirsiniz. Mutlaka tavsiyedir.

  • MAMA AFRICA (bar)
  • ANATOLI RESTAURANT Evet, Turk restaurantı fakat Turkiye’de bile tatmadığınız güzellikte mezeleri var, 30 seneyi aşkın süredir Cape Town’da hizmet veren mekan cok populer, giderseniz Tayfun abiye selamlar.

Anatoli Restaurant


MUTLAKA YAPILACAKLAR

 — Şehrin her yanından görünen Cape Town’un sembolü Masa dağına çıkış saatini gün batımına göre ayarlayın ve o eşsiz manzarayı görün. Yukarının biraz estiğini hatırlatarak üzerinize bir rüzgarlık almayı unutmayın derim.



— Lion’s Head’i karşı komşusu Masa dağından seyretmek istemeyenler yürüyüş parkurunu tamamlayıp manzaranın seyrine dalın. 

— Cape Town’luların mesire yeri olarak kullandığı Signal Hill’de günün herhangi bir saati tepeden okyanusa karşı piknik yapabilirsiniz. 

— Johannesburg'a safari için gidemiyorsanız Cape Town'a 2 saat uzaklıktaki yerlerde de mini safari yapmanız mümkün. Mini safari derken gezilen alanın küçüklüğü aklınıza gelmesin, Johannesburg'daki parkta 8 tane zebra görecekseniz burada 3-4 tane göreceksiniz örneğin.




— Zamanında çoğunlukla Afrika ve Asya’dan getirilmiş müslüman kölelerin yaşadığı mahalle olarak bilinen Bo Kaap bölgesinin renkli evlerini görmek için yarım gününüzü ayırın. 



 — Klasik City Sightseeing otobüsleriyle mutlaka blue line turu yapın, arabayla gidemeyeceğiniz bölgelere gidin. 

— V&A Waterfront bölgesinde restaurantlarda yemek yiyin, alışveriş için en kapsamlı bölgeyi gezin. 


 —  Çılgınlık yapmak isterseniz gökyüzü dalışı ya da köpekbalığı dalışı yapmadan dönmeyin.

 — Hint ve Atlas okyanusunun birleştiği o efsane yere Ümit Burnu'na gitmeyi tabii ki ihmal etmeyin.



— Happy Feet çizgifilmini izleyenler koşa koşa gideceklerdir eminim, izlemediyseniz de dizinize kadar olan Afrika'ya özel penguen türlerini mutlaka Boulders Beach'te görün. Şanslıysanız yanyana aynı karede yer almanız da mümkün. 




— Camps Bay ya da Clifton plajına havlunuzu alarak gidin ve buz gibi Atlas okyanusunun tadını çıkarın.



— Şehrin tarihine damga vuran Nelson Mandela’nın hapis günlerini geçirdiği Robben Island adasına günübirlik düzenlenen turlara katılın. Turlar yarım günü aldığı ve çok kalabalık olduğu için önceden rezervasyon yaptırmayı unutmayın.

— Llandudno bölgesinde sörf yapanları izleyin. Kendiniz yapabiliyorsanız ne ala! :)

— Cape Town’un Karaköy’üne benzettiğim Woodstock bölgesinde yerel butik ve duvardaki grafitileri görün.



— Woodstock bölgesinde yer alan yukarda bahsettiğim Old Biscuit Mill’e özellikle Cumartesi öğleninizi pazar yeri için ayırın. 




Cape Town'la ilgili yazının ilk kısmı bu kadar. Bir sonraki yazı bizim yaptığımız rotalar ve yukarda bahsi geçmeyen bazı yerleri kapsamış olacak. 


Cape Town'da yaşayan Ali'ye whatsapptan ulaşmak için +27 (72) 5689274 no'lu telefonu kullanabilirsiniz. Araç kiralamak ya da şehir turları için kendisi yardımcı olacaktır. 

Instagramda paylaştığım fotoğrafları görmek için #cigdemkalpcapetown hashtagini kullanabilirsiniz.

Şimdilik hoşçakalın,
Çiğdem


Yorumlar

  1. Eşimi henüz ikna edemediğim ama görmeyi çok istediğim yer:) Bizim kış mevsimine göre gitmek mantıklı ve o sıra izin almak istemiyor kendisi. Birkaç yıl içinde mutlaka diyorum:) Gelecek yazıları da merakla bekliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İkna olmuyorsa hemen gizli bi operasyon duzenleyin benim gibi:) Biz de Mayıs'ta iyi ki gitmişiz dedik cunku turistik bir yer oldugu icin sezonda cok daha kalabalık oluyormus.

      Sil

Yorum Gönder

Yorumlarınız benim için değerli:)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suggestions Please!

Belediye çalışanı gibi görünüp yadırganmayacaksam bu renk Hunter bot istiyorum, suggestions? :) Ben demek sarı demek. En sevdiğim, giydiğim zaman ya da herhangi sarı renk birşey gördüğüm zaman bile beni aşırı derecede mutlu eden bir renk. O yüzden eğilimim bu renkten yana. Sizce direkt balıkçı Azize mi olurum bu çizmelerle? Derdim büyük.

Eski Portrelere Yeni Beden Geldi Hanım

Gün geçmiyor ki ruhu ve zihni genç sanat camiasından çılgın haberler alalım. Hanım kızımız Dorothee Golz nasıl bir kafa yaşadı bilinmez ama eski kafaları yeni bedenlere monte etmekle çok değişik bir iş yaptığı kesin. Zira meşhur inci küpeli kızımızı bırakın kot pantalon içinde, elinde demlikle hayal etmeyi bile hayal etmemiştim. İşte karşınızda altı Şişhane üstü Tophane kombiniyle Hollanda'nın Mona Lisa'sı nam-ı diğer İnci Küpeli Kız Alman ressam Dürer kendisi olmasına rağmen böyle sarmaş dolaş bir çift ile 1500'lü yıllarda karşılaşmış olsa muhtemelen kilise tavanına şeytan figürü olarak resmederdi. Leonardo Da Vinci 'nin bana kalırsa, birçoğu aksini düşünse de Mona Lisa 'yı sollayacak nitelikte haşin bakışlar atan eseri - meşhur portlerinden kimliği belirsiz kadın " La belle ferronnière " günümüze uyarlandığında seksi tişörtü, kot pantalonu ve alnındaki takısıyla çok cool görünüyor. Yukardaki tablodaki gizemli kadınla yarı

Tomorrow I'll Be Wearing

Alışkanlık mı şapşallık mı adını koyamadım ama sabahları dolap karşısında tabiri caizse "şamşırmak" gibi garip bir hal yaşıyorum. Yok. Çalışmıyor kafa. Oraya harcayacağım düşünme payını uyuyarak geçirmeye tercih ediyorum ve akşamdan koyuyorum kenara ne giyeceksem.  Sizlerde durum nasıl? Military postuna ithafen bu hafta geçen sene aldığım askeri yeşil gomleğimi giydim. Gömlek cebi üzerindeki nakışa dikkat, kardeşimin askerlik kamuflajından araklama:) Gömlek- Tayt: Mango / T-shirt: Beyoğlu Pasajı /  Çanta: Cambridge Satchel / Sneakers: Prada / Kolye: Twist Akşamları ara ara esen " Tomorrow i'll be wearing " postlarını instagramda ciiden hesabımdan takip edebilirsiniz.