İstanbul'da olup da köprülerde çarşaf çarşaf asılı "Steve McCurry" sergi ilanını görmeyen kaldı mı? Hadi tamam bunu görmemiş olabilirsiniz herkes burada yaşamıyor neticede. Geçiyorum, televizyon izliyorsunuzdur elbet. Serginin reklamı sürekli yayınlanıyor.. Zaman sponsorluğunda olduğundan da haberiniz vardır. Evet, şimdi magnum fotoğrafçısı Steve McCurry amcam malumunuz dijital makinalar peşin fiyatına 85 taksitle satılmasından ve hemen hemen herkesin gerek bir türk kahvesini makro çekim hevesinden gerekse cep telefonu ile "ay bu güzel değil silelim yeeaa" diyerek deneme yanılma yöntemiyle fotoğraf çektiğinden mütevellit filmlerin pabucu dama atıldığı için üretimi durdurulan Kodachrome filminin son rulosunu Kodak'tan kendisine verilmesini rica etmiş ve bu film ile dünyanın çeşitli ülkelerine ( nedense sadece Hindistan - New York - İstanbul arası geçmiş ) gidip fotoğraflar çekmiş.
Şu meşhur fotoğrafı çoğumuz biliriz, bakışlarıyla yüreğimizi delen Afgan kızı Sharbat Gula. 1985 yılında Steve McCurry belki de onun fotoğrafını mülteci kampında çekmemiş olsaydı şuanda son çektiği 36'lık filmden bu kadar bahsetmeyecektik. Ya da başka bir deyişle otomatik salgılanan salyalara bir dur diyebilecek daha objektif eleştirebilecektik.
Dürüst olmak gerekirse sergiye giderken beklentim daha yüksekti sanıyorum ki sonrasında hayal kırıklığına uğradım. Neticede bir devrin kapanışını fotoğraflamak üzere en son üretilen fimleri alıyorsun. Sadece 36 kare çekme hakkın var bir düşünsene? Tamam baştan aşağı kötü bir sergi demek istemiyorum ama Robert de Niro'nun gereksiz 2-3 karesi, bol bol Hintli kabile reislerinin fotoğrafları, bunun yanında yine bildik sokaktan çevrilmiş gibi çekilen klişe kadın portreleri.. Bu kadar karenin arasında Ara Güler'i görmek sevindirici elbette.
Elimde 36 pozluk manevi değeri yüksek olan bir film olacak ve bununla dünyanın çeşitli ülkelerine gidip " bir devrin kapanışını" çekeceksem eğer, bu asla otel odasında uzatmış olduğum ayaklarım olmazdı ya da bir mezarlıkta manasız bir heykeli çekmezdim. Tüm bunları dilediğimce yapacaksam eğer sergimi ticari kaygılara yem edip " bir devrin kapanışı " olarak lanse etmelerine müsaade etmezdim.
Sahi, sizin elinizde bu film olsa " bir devrin kapanışını" nasıl çekerdiniz?
* Sergi 04 Eylül'e kadar İstanbul Modern'de gezilebilir.
Şu meşhur fotoğrafı çoğumuz biliriz, bakışlarıyla yüreğimizi delen Afgan kızı Sharbat Gula. 1985 yılında Steve McCurry belki de onun fotoğrafını mülteci kampında çekmemiş olsaydı şuanda son çektiği 36'lık filmden bu kadar bahsetmeyecektik. Ya da başka bir deyişle otomatik salgılanan salyalara bir dur diyebilecek daha objektif eleştirebilecektik.
Dürüst olmak gerekirse sergiye giderken beklentim daha yüksekti sanıyorum ki sonrasında hayal kırıklığına uğradım. Neticede bir devrin kapanışını fotoğraflamak üzere en son üretilen fimleri alıyorsun. Sadece 36 kare çekme hakkın var bir düşünsene? Tamam baştan aşağı kötü bir sergi demek istemiyorum ama Robert de Niro'nun gereksiz 2-3 karesi, bol bol Hintli kabile reislerinin fotoğrafları, bunun yanında yine bildik sokaktan çevrilmiş gibi çekilen klişe kadın portreleri.. Bu kadar karenin arasında Ara Güler'i görmek sevindirici elbette.
Elimde 36 pozluk manevi değeri yüksek olan bir film olacak ve bununla dünyanın çeşitli ülkelerine gidip " bir devrin kapanışını" çekeceksem eğer, bu asla otel odasında uzatmış olduğum ayaklarım olmazdı ya da bir mezarlıkta manasız bir heykeli çekmezdim. Tüm bunları dilediğimce yapacaksam eğer sergimi ticari kaygılara yem edip " bir devrin kapanışı " olarak lanse etmelerine müsaade etmezdim.
Sahi, sizin elinizde bu film olsa " bir devrin kapanışını" nasıl çekerdiniz?
* Sergi 04 Eylül'e kadar İstanbul Modern'de gezilebilir.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız benim için değerli:)