Ana içeriğe atla

Karadeniz seyahati - Trabzon - Rize

Anlık paylaşımlar arttığından beri buraya yazmayı ertelediğimi ve üşendiğimi itiraf etmeliyim.
Sanırım Instagram, Twitter gibi mecralar daha pratik geldiğinden.

Fakat yaz dönemi olduğu ve arkadaşlarımdan çokca hatırlatma geldiği için Karadeniz postumun ikinci ayağını yani Rize'yi ele almaya karar verdim.

Seyahatimizin başlangıç noktasını okumayanları şöyle alalım.

Sonra da kaldığımız yerden yani Giresun sonrasından devam edelim. Velev ki Trabzon havalimanına indiniz ve yaylaya çıkmadan evvel biraz da Karadeniz'i tanımak niyetindesiniz. Kıyıya paralel dağlara konuşlanmış en az 7 katlı binaları gördüyseniz; Hoşgeldiniz Karadeniz'desiniz.

Ne yazık ki çoğunluğu müteahhit olan Karadenizliler diğer şehirlere yaptığı binalardaki özeni kendi şehirlerine gösterememiş ve bu çirkin görüntüye de dur dememişler. Belki İstanbul'dan geldiğim için mi bilmem ben Karadeniz'de daha çok kıyıları değil içeri tarafları, yaylaları ve bulutlara yakın olmayı daha çok seviyorum.




Çay bahçesi - Ardeşen


İndikten sonra aracınızı kiraladınız ve şehir merkezine gittiniz, ister şehir merkezine gitmeden sahil hattından batıya giderek Akçaabat'ta, ister ( ben ikinci alternatifi tavsiye ederim, çünkü Akçaabat ne yazık ki gelen sayısının fazlalığı nedeniyle kaliteyi bozmuş durumda ) daha yerel tatlar için Trabzon meydanında İskenderpaşa Camii'nin arkasında bulunan İskenderpaşa Köfte salonunda Akçaabat köfteyi mutlaka tadın derim. Bizi de buraya Kamil arkadaşım götürmüştü, bundan sonra mutlaka her geçişte uğrayacağım. Senelerdir Akçaabat'ta durup köfte yiyen biri olarak söylüyorum bunu.

Mutlaka görünmesi gereken yerler için sabah erken saatte Trabzon'a inip yarım günde yazdığım yerler bitirilebilir: Atatürk Köşkü, Trabzon Müzesi ve Ayasofya Müzesi. Rotamı şehir merkezinde çok oyalanmamak için Maçka'ya çeviriyorum, oradan da Sümela Manastırı'na. Trabzon havalimanından 45 dakika sürüyor. Akşam oldu ve 1 günü bitirdik, sanıyorum konaklamak için bir yerler bulmak gerek. Bu konuda tavsiyem yok çünkü biz hep direkt olarak dağlara çıktığımız için bu konuda sizi Booking'e yönlendireceğim :)

Hadi yeşilliklere doğru, Rize'ye yola koyulalım, boşverin sahili yol boyu izleyerek doyamayacağız nasılsa, doğru Ardeşen'e gelmeden Çamlıhemsin sapağından girerek Ayder'e hadi.
Bukla Oberj - Ayder

Hikayem burada başladı benim. Sanırım 2006 idi, ailecek geldiğimiz bir Ayder ziyareti esnasında, Ayder henuz suanki cirkin goruntusune ( bir sürü konaklama tesisi, piknikçiler vs.. ) kavusmadan önceydi benimkisi. Gece vardığımız için sabah neyle karşılaşacağımdan bir haberdim. Sabah olunca da öyle hemen göstermedi Karadeniz kendisini bana, gururluydu biraz daha sabretmem gerektiğini söyledi. Her taraf sislerle kaplıydı çünkü, hakikaten, cennete mi gelmiştim?

Kaldığımız tesisin verandasında kahvaltı soframıza kurulmuşken sisler yavaşça çekilmiş ve doğa kusursuzluğunu sunmuştu o sabah bana. İşte böylece başladı Ayder sevdam benim, ortama uygun muhlamayı manzaraya karşı sıyırırken..




Böylece her sene gitmeye ve 1 gün de olsa orda kalmaya başladım. Hatta 2011 Kasım ayında otelde kar sebebiyle mahzur kalma anım var ki belki başka sefere yazarım.


Ayder aslında bir durak noktası yaylara çıkmadan önce, Ayder'e gelmeden farklı bir yerde konaklama tavsiyesinde bulunacağım şimdi: Transit geçerken asla farkedilemeyecek buyuklukete olan Moyy otel. Bana gore Camlihemsin'in ya da o bolgenin diyelim, tek hipster mekanı. Eleklerden yapılan aynalar, arı kovmak için yakılan mumlar için söylemiyorum bunu, gidin ve kendiniz tecrübe edin. Fırtına deresi kenarında uyanmak ya da kahvaltı yapıp kitabınızı uzanarak okudugunuzu hayal edin sadece.


moyy



Moyy

Ya da 1 km kadar ötede Zilkale yolunda okuldan dönme, sınıfları odaya çevrilmiş olan Taşmektep diyebilirim size.

Nasıl olsa Çamlıhemsin'de durakladık, o zaman Çinçiva Kahvede yaşlılarla sohbet etmeden ve Çamlıhemşin'e 13 km uzaklıkta bulunan Zilkale'nin o ihtişamlı manzarasına bakmadan (restorasyon adı altında adeta yeniden inşa edilen ve trabzanlarına takılan ferforjeleri de atlamayın) Palovit Şelale'sini görmeden Ayder'e devam etmeyin. Unutmadan Çinçiva yolunda Fatma abla'nın yöresel yemeklerinden tatmayı ihmal etmeyin.

Dediğim gibi Ayder aslında bir durak noktası yaylalara çıkmadan önce. Şimdiki halinden pek haz etmiyorum, zira gelen herkes "Aa sadece şelale varmış burda" dedikten sonra geri döndüğü için mümkünse tekrar geri gelmemelerini rica ediyorum. İşte bu kafalar yüzünden Yeşil Yola Hayır diyoruz ya! En güzel asfaltı döktün, yolları duble yaptın, gelen duble kafaları ne yapmak lazım?




2007'de hasbelkader kaldıktan sonra kendi yerim gibi hissettiğim Bukla Oberj'den bahsetmek istiyorum şimdi. Sahibi Okan Ardeşenli olduğu için bi kere turlara katılacaksanız mutlaka içinde onun oldugundan emin olun derim, onun ve eşi Arzu'nun enerjisini dağlarda yasamanız gerek. Aşçı Zeki Usta Michelin yıldızlı ustalara taş çıkaracak cinsten, her akşam onca kişiye bir başına yaptıklarını yedikten sonra ne demek istediğimi anlayacaksınız. İşletmeci Uğur sizin orada eliniz, kolunuz. Soğukkanlılığı ve rahatlığı ile en ufacık bir problemi hissettirmeden konaklamanızı sağlıyor. Son olarak tabii ki dağların adamı Reis, yazarken bile yüzümde gülümseme oluştu. Bu yılbaşını Oberj'de hep birlikte kutladık, ertesi sabah ise Kuntz düzünde karlar arasında rüya gibi bir yürüyüş yaptık, o olmasa o rota nasıl aşılacaktı bilmiyorum. Akşamları keyfi yerinde ise elinde kemençesi ve rakısı ile dolanır lobide, iyi ki tanımışım dediğim güzel insanlar silsilesi Oberj'de:) Boyle yazınca da bir tuhaf hissettim, ben sizi bayağı seviyomuşum yahu! :) Kendimi fahri temsilciniz ilan ettim, her yerde anlatıyorum Bukla'yı. Sayfalarını inceleyin ve haliniz varsa gezin ama sunu unutmayın Karadeniz'i mutlaka Karadenizliler ile gezin.








Şimdi Çamlıhemsin bölgesinde gorulecek yerler için mini listemiz;

Kavron yaylası 
Pokut yaylası
Çat yaylası
Zilkale
Palovit Şelalesi
Gito yaylası



Yukarı Kavron Yaylası
Hatırlatmakta fayda var, gittiginiz zaman aylardan Agustos olsa bile mutlaka yanınıza polar, sweatshirt, cabuk kuruyan terman giysiler, yagmurluk ve bot gibi sıcak tutacak malzemeler almayı unutmayın. Karadeniz bu, şakası olmaz:)


Yapmadan dönmeyin:

Basit ya da zorlu mutlaka yayla yürüyüşlerine katılın
Horon vurun (tepmeyin, vurun
Yıldızlar altında uyuyun
Pokut yaylasında bulutlara dokunun
Plato'da Mola'da manzaranın seyrine dalın
Hemşin'in yöresel kıyafetlerini giyin, ruhunu hissedin
Muhlama yiyin dememe gerek var mı?
Fırtına deresinde rafting ve zipline yapın
Çamlıhemşin Livera kitabevinde Uğur Biryol'a denk gelmeye bakın
Aylardan Ağustos ya da Eylülse dağ çiğdemlerine bakın
dağlardan bol bol kekik ve diğer şifalı otlardan toplayın
Mümkünse dereboyu gittikten sonra müsait bir yerde derede yüzün
 Kavron'daki buzul göllerini görün
 Pazar'daki Kvacoli'de balık yiyin
 Kestane ya da çiçek balı alın


Kvacoli
İşin en sevdiğim kısmı da Karadeniz yollarında tabii ki Karadeniz ezgileri dinlemek, benden size kapanış olarak düğünümüzde de çalan en sevdiğim parçayı armağan ederek bitirmek istiyorum:)




Unesco'nun Dünya Mirasları listesinde yer alan ancak maalesef Karadeniz'in diğer ilçelerinde olduğu gibi burda da yapılması istenen Hes'e direnen vadiyi ve insanlarını mutlaka yakından tanıyın.

Biri beni sustursun yoksa sonsuza kadar Doğu Karadeniz'i anlatabilirim!

Burdan sonraki yazı dizisi Artvin ve Batum bölgesi olacak, kim bilir ne zamana:) Karadeniz'de çekip paylaştığım fotoğraflar için #cigdemkalpkaradeniz hashtagine göz atmayı unutmayın!
  


Sevgiler,
Çiğdem

Instagram: ciiden
Mail: chicthem@gmail.com


Yorumlar

  1. Ordu'ya gelmeyi düşünmedin mi?

    YanıtlaSil
  2. Günaydın!

    Bu yaz o kadar çok Karadeniz post'una denk geldim ve öyle hayran oldum ki, şimdiye kadar gitmediğime üzgünüm! En uygun hava durumunda gidilmek üzere yazından notlarımı alıyorum :)

    Bu arada fotoğraflar nefis!
    Sevgiler,
    Özge
    http://www.sevgilibeyazkagit.com/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cok tesekkurler, gittikten sonra bagimlisi olacaksiniz o topraklarin:)

      Sil
  3. Bir başkadır memleketim :)))

    YanıtlaSil
  4. çok güzel ve açıklayıcı bi yazı olmuş, ellerinize sağlık devamını bekleriz :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorumlarınız benim için değerli:)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Haydi Kızlar Askere!

Renklerin siyasi görüşleri temsil ettiği güzel ve yalnız ülkemin mutlu insanları! Yazın yeterince pastellere ve neon renklere girdik, şimdi sonbaharda biraz daha ciddi olup kamuflajları giyme vakti. Esmer, sarışın ve kumral farketmeden her ten rengine uyduğunu düşündüğüm askeri tonları daha da severek giyeceğim kesin. Sadece kamuflaj değil aynı zamanda haki renk ve özellikle deri garnili ( kollar olabilir ya da cep detayları ) olan mont ve gömleklere de mutlaka mağazalarda göz atın derim. Eğer kamuflajın çok ağır ve iddialı bir desen olduğunu düşünüyorsanız aksesuar olarak da kullanabilirsiniz ya da benim gibi kardeşimin kamuflaj gömleğinin yakasındaki soyadı yazan peçi herhangi bir gömleğinize dikebilirsiniz:) Ben haki renk bir gömleğime dikmiştim, çok da güzel oldu. Bakalım insanlar kamuflajı nasıl yorumlamışlar?  Kaynak: Tommy Ton, WTF, Street Style  Çiğdem

Eski Portrelere Yeni Beden Geldi Hanım

Gün geçmiyor ki ruhu ve zihni genç sanat camiasından çılgın haberler alalım. Hanım kızımız Dorothee Golz nasıl bir kafa yaşadı bilinmez ama eski kafaları yeni bedenlere monte etmekle çok değişik bir iş yaptığı kesin. Zira meşhur inci küpeli kızımızı bırakın kot pantalon içinde, elinde demlikle hayal etmeyi bile hayal etmemiştim. İşte karşınızda altı Şişhane üstü Tophane kombiniyle Hollanda'nın Mona Lisa'sı nam-ı diğer İnci Küpeli Kız Alman ressam Dürer kendisi olmasına rağmen böyle sarmaş dolaş bir çift ile 1500'lü yıllarda karşılaşmış olsa muhtemelen kilise tavanına şeytan figürü olarak resmederdi. Leonardo Da Vinci 'nin bana kalırsa, birçoğu aksini düşünse de Mona Lisa 'yı sollayacak nitelikte haşin bakışlar atan eseri - meşhur portlerinden kimliği belirsiz kadın " La belle ferronnière " günümüze uyarlandığında seksi tişörtü, kot pantalonu ve alnındaki takısıyla çok cool görünüyor. Yukardaki tablodaki gizemli kadınla yarı

Suggestions Please!

Belediye çalışanı gibi görünüp yadırganmayacaksam bu renk Hunter bot istiyorum, suggestions? :) Ben demek sarı demek. En sevdiğim, giydiğim zaman ya da herhangi sarı renk birşey gördüğüm zaman bile beni aşırı derecede mutlu eden bir renk. O yüzden eğilimim bu renkten yana. Sizce direkt balıkçı Azize mi olurum bu çizmelerle? Derdim büyük.